Tiyatrolar

OYUNU BOZUYORUM: Premier 2007 / Zürich

2008 En iyi Özgün Oyun Ödülü

 

Erkek egemen kültürün söylemleri, anlayışı ve yaptıkları açık seçik ortalığa saçılmış. “Oyun bu,” demiş Meltem Arıkan ve kadınların artık bu oyunun içinde yer almaması gerektiği bayrağını Avkıran’ların yardımıyla göndere çekmiş, oyunu bozmuş. İzleyiciye birlikte ayna tutmuşlar, kendisiyle yüzleşmesini sağlamışlar.

İzleyici olarak performansın sonunda kadınların, kendi varoluşları için eyleme geçmeleri gerektiği konusunda vardıkları karara ben de katıldım. Kadınlar eylemsiz… Kadınlar hep mi hep sessiz… Eee, feminizm ne olacak? Yeterli olmadı ki feminizm! Feministler ötekileşmedi mi? Ötekileştirilmediler mi? O halde? O halde, ben de Meltem Arıkan’ın düşünce çengeline takılmalıyım.

Tiyatro dergisi 2008 – Üstan Akman

 

Meltem Arıkan’ın metni, duru bir dille ve yalın bir anlatımla, en atak sözleri bile herhangi bir eğitsel, duygusal önyargıya yol açmadan doğrudan seyircinin bilincine, aklına göndermeyi başarıyor.

Milliyet sanat 2007 – Seçkin Selvi

 

Arıkan’ın metni sert, sert olduğu kadar da dürüst. Zaten aslında o insanı çarpan tarafı o dürüstlüğü, sertliğinden ziyade. Metnin ve sahnelenmenin bir süre sonra “cesur bir iş” olarak nitelendirileceğinden kuşkum yok, ancak ben cesur kelimesi yerine mesela gerçek, içten ve en çok da dürüstü tercih ederim, en azından izleyici koltuğunda aldığım buydu

Çiğdem Mater- Bianet 2007

Paralel: Premier 2009 / Linz

Linz, 2009 yılında Avrupa Kültür Başkenti olunca, kentin kültür hayatı, entegrasyon ve göç olguları öncelikli olarak gündeme geldi. “Paraler” Linz09 sanat etkinlikleri çerçevesinde üretilen bir oyun olmasına rağmen sadece Linz’de değil İstanbul’da oynandı.

Paralell Linz’de yaşayan yedi göçmen kadını, bu kadınların hikayelerini, onları Linz’e getiren nedenleri, Linz’de yeni bir hayat kurmayı ya da kurmaya çalışırken deneyimledikleri varolma süreçlerini merkeze alarak kurgulayan bir oyun. Sürece dramaturg, yazar olarak katılan Meltem Arıkan,  prova sürecine önce şahitlik etti, ardından gerçek hikayelerin, duyguların, soruların, sorunların süzgeçten geçirilmesi ile oluşturulan yeni sahne gerçeği için kendi hikayesi ve biriktirdikleri ile metinler üretti.

Mi Minör - Premier 2012 / İstanbul

2012 Yılının En İyi Tiyatro Oyunu

 

Ele avuca sığmaz sanatın ve hınzır bir zeka ve mesleğini çok ciddiye alan sanatçıların buluştuğu bir oyun seyrettim. Bilinçle ve bilerek tiyatroya taşınmış o handiyse kusursuz kaosun içinde ve sonunda oyunun adını bile doğru dürüst öğrenemedim. Galiba Mi Minör. Ama oyunun adını merak da etmedim.  Oyun  boyunca  beni (seyirciyi) kavrayan o  harikulade sanatsal lezzeti  “Oyunun adı ne, kim yazmış, kim sahneye koymuş, oyuncular kimlermiş” gibi sorularla gölgelemek istemedim. Mi Minör, Pinima adlı sanal bir ülkede geçen bir siyasal taşlama.Ama alışılmış tiyatro kalıplarını göze alınması güç bir cesaretle ve ısırgan bir zekayla kırıp atmış bir taşlama. Kıdemli bir tiyatro seyircisi iseniz oyundan çıkınca “Şu devrimli dünyada bir devrin daha  mı sonuna geldik” diye mırıldanacaksınız. Bana güvenin. Ya bir yerlerde bu oyuna rastlamaz, Mi Minör’ü seyredemezseniz ? Derdinize yanın, üzülün, hayıflanın…

T24 – 20013 Engin Aydın

 

Mi Minör, biçimi ve kullandığı enstrümanlarla yeni bir anlayış sunuyor. Açık bir alanda, seyircinin oyuncularla iç içe dolaştığı bir ortamda oynanıyor ve Ustream, Facebook, Twitter gibi sosyal medya araçları, dolayısıyla seyircilerin akıllı telefonları da gösteri sürecine katılıyor. Böylece bir mekândaki gösteri bu enstrümanlar aracılığıyla dünyanın çeşitli yerlerinde izlenebiliyor. Piyanist ve ekibinin amacı da bu ileri demokrasi ülkesinde yaşananları dünyaya duyurmak. Yani değişik bir interaktif uygulama.

Milliyet Sanat – 2013 Seçkin Selvi

 

Mi Minör hazmetmesi zor bir oyun.Yazacak aslında o kadar çok şey var ki! Hiçbirini yazmaya varmıyor elim. Zaten herkes gidip kendi için deneyimlemeli, kendi hacını kendi sırtlanmalı ve ne acısı varsa çekecek o acıyı çekmeli.

Ekip olarak büyük emek harcamış ve şahane bir iş kotarmışlar.Oyunun bütününü çok sevdim evet ama finale ayrıca bayıldım!

Yeşil Gazete 2013 – Aslı Günel

Enough is Enough (Yetti Artık) / 2017 Newport

★★★★  The Stage

 

 “Zeki ve yıkıcı”

Tanıklıkların arasına serpiştirilmiş şarkılardan oluşan bir konser tiyatrosu olan gösteri, kadınlara yönelik şiddeti konu alıyor. En zekice yanı ise beklentileri nasıl altüst ettiği.

Hole’u anımsatan grunge müzik, kederli akordeon melodileri ve yasaların davranışları değiştirmede neden başarısız olduğuna dair yorumlarla tezat oluşturuyor. Arıkan’ın senaryosu kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin yaygınlığını vurgularken, slogan atmak ya da yasa çıkarmak gibi eylemleri de eleştiriyor.

The Stage 2017 –  Rosemary Waugh

 

Güçlü bir mesajı ve duygusal iniş çıkışları yoğun bir oyun. Gerçek sorunları ortaya koyarken,  yaratılan bu karşmaya herkesin; hem kadınların hem erkeklerin katkıda bulunduğu belirtiyoruz  Yaşanan şiddeteni bu kadar yoğuşlaşması insanların yaşadıkları hakkında konuşmamalarna izin vermemek.  Susmak yaşanan şiddete izin vermek anlamına geliyor…

Inksplott 2017 – FRANCESCA DIMECH

Y Brain/ Kargalar/ 2019 Carmarthen

Yas, sürgün, izolasyon gibi karanlık temalara değinirken bile utanmazcasına lirik bir oyun… Başlık, hem kuş özgürlüğünün hem de kasvetli alametlerin sembolü olan kargalara atıfta bulunuyor…

Eser, yazarın kişiliğinin Türk ve Galli unsurları arasında bir sohbettir. Türk tarafı geçmişi ve sıkıntılarını yansıtırken, Galli yarısı doğadan ve kendini yeniden keşfetmenin doğasında var olan fırsatlardan keyif alıyor.

İma edilen mutsuz olaylara rağmen, ana karakterin bir tür özgürlüğe kavuştuğu hissine kapılıyor insan. Y Beyin / Kargalar merak uyandırıcı, şiirsel, neredeyse bale gibi bir deneyim.

British Theatre Guide  2019 – Othniel Smith

 

Dünyadaki  ilk Galce-Türkçe oyun olan Y Brain/Kargalar, çok fazla alanı kapsıyor ve doğa, kadınlık, milliyet ve politikaya kadar her şeyi ele alıyor. Performansların soyut doğası ve prodüksiyon içindeki dil uyumsuzluğu, oyunu son derece öznel bir deneyim haline getiriyor. İki ülke arasında seyahat etmek ve birinin hayatının sadece parçacıklarını duymak ve görmek gibi, gösteri birbiriyle yarışan düşüncelerin bir karışımını sunuyor.

Howlround Theatre Commons 2019 – Emily Garside